Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

iki arada bir derede kalmak

  • 1 iki arada bir derede kalmak

    оказа́ться в безвы́ходном положе́нии

    Türkçe-rusça sözlük > iki arada bir derede kalmak

  • 2 iki arada bir derede kalmak

    v. seesaw between two opinions, straddle

    Turkish-English dictionary > iki arada bir derede kalmak

  • 3 iki

    два дво́йка (ж)
    * * *
    1.

    ikimiz — дво́е из нас

    ikisi de — они́ о́ба

    2.
    дво́йка ( цифра)
    3.
    со словами, оканчивающимися на -lı, -lık дву(х), обою́до-, двоя́ко-

    iki aylık — двухме́сячный

    iki kanatlı kapı — двуство́рчатая дверь

    iki kişilik — двухме́стный

    iki partili sistem — двухпарти́йная систе́ма

    iki taraflı trafik — двусторо́ннее движе́ние

    iki taraflı kılıç — обоюдоо́стрый меч

    iki taraflı sorgu — перекрёстный допро́с

    ••

    iki çıplak bir hamamda yakışırпосл. двум го́лым подходя́ще быть то́лько в ба́не ( двое бедняков не составят счастливую пару)

    iki gönül bir olunca samanlık seyran olurпосл. с ми́лым рай и в шалаше́

    iki karpuz bir koltuğa sığmazпосл. нельзя́ выполня́ть одновреме́нно два де́ла

    iki aslan bir posta yatmazпосл. два медве́дя в одно́й берло́ге не зиму́ют

    iki dinle bir söyleпосл. сло́во - серебро́, молча́ние - зо́лото

    iki kaptan bir gemiyi batırırпосл. два капита́на на корабле́ пото́пят кора́бль

    iki tavşan birden avlanmazпосл. за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь

    - iki arada bir derede kalmak
    - iki ateş arasında kalmak
    - iki ayağı bir pabuca sokmak
    - iki de bir
    - iki cami arasında kalmış beynamaz
    - iki çift lâf etmek
    - iki çift söz etmek
    - iki dirhem bir çekirdek
    - iki eli böğründe kalmak
    - iki eli kanda olsa...
    - iki eli yakasında olmak
    - iki gözü iki çeşme ağlamak
    - iki kat olmak
    - iki kere iki dört eder
    - iki lâfı getirememek
    - iki sözü bir araya getirememek
    - iki paralık etmek
    - iki zahmetten biri
    - iki sıfır lâf etmek
    - iki sıfır lâf konuşmak
    - iki tek atmak
    - iki ucunu bir araya getirememek
    - bir sözünü iki etmemek

    Türkçe-rusça sözlük > iki

  • 4 iki

    "two. -dir for the second time. -miz the two of us. -miz de both of us. -si the two (of them). -si de both (of them). - ahbap çavuşlar colloq. inseparable friends, great pals. -si arası 1. neither one nor the other, a combination of the two. 2. (someone, something) who/which is a mixture of the two. - arada bir derede somehow or other. - arada bir derede kalmak to be in a tight situation. - arada kalmak to be at a loss as to whom to believe; not to know whom to support. - ateş arasında kalmak to be caught between two fires. - atomlu chem. diatomic. - ayağını bir pabuca sokmak/koymak /ın/ to pressure (someone), put pressure on (someone) (to finish something immediately). - baştan olmak (for something) to be possible only if both sides are in agreement about it. -de bir/birde very frequently, all the time, constantly, continually, every whipstitch. -si bir kapıya çıkar. colloq. They both amount to the same thing. -si bir kazanda kaynamamak not to get along together. -sini bir kazana koysalar kaynamazlar. colloq. It´s impossible for them to get along with each other. - boyutlu two-dimensional. - buçukluk (a) two-and-a-half lira coin. - büklüm bent double, very stooped. - cambaz bir ipte oynamaz. proverb If two cheats try to work together, they end up cheating each other. - cami arasında kalmış beynamaz/binamaz (someone) who doesn´t know which alternative to choose, (someone) who doesn´t know which of two choices to make. - cihanda in this world and the next. - çıplak bir hamama yakışır. proverb Don´t think about marrying if you haven´t got a penny to your name. - çift laf/söz a word or two, a few words. - çifte kayık/- çifteli rowboat with two pairs of oars. - değerlikli chem. bivalent (element). - dinle (bin işit) bir söyle. proverb Listen before you talk. - dirhem bir çekirdek dressed up fit to kill, dressed up to the nines, all dolled up. - dünya this world and the world to come. - eli böğründe kalmak to be at a loss as to what to do; to feel helpless. - eli (kızıl) kanda olsa no matter what he´s/she´s doing, no matter what, no matter how tied up he/she is. - eli şakaklarında düşünmek to brood, be deep in thought. - eli yakasında olmak /ın/ to intend to settle accounts (with another) on Judgment Day. - elim yanıma gelecek. colloq. I swear I´m telling the truth!/Cross my heart! - evli bigamous. - geçeli in two rows facing each other. - gönül bir olursa/olunca samanlık seyran olur. proverb If two people are really in love they can make do with a bare minimum of worldly goods. - gözüm my dear; my dear friend; my dear lady; my dear fellow. - gözle görme/- göze değgin görme binocular vision. - gözü iki çeşme crying one´s eyes out, crying one´s heart out. - gözüm kör olsun! I swear to God! - gözüm önüme aksın! I swear to God! - günde bir every other day. - hörgüçlü deve Bactrian camel, two-humped camel. - karpuz bir koltuğa sığmaz. proverb You can´t do two things at once. - kat 1. doubled, folded. 2. bent double, very stooped. - katı /ın/ double the amount of. - katlı 1. two-storied. 2. two-layered. - kat olmak to be bent double, become very stooped. - kere twice. - kere iki dört eder gibi as sure as two and two is four. - misli twofold, twice as much. - namlulu double-barreled. - nokta colon (punctuation mark). -si ortası/-sinin ortası 1. (someone, something) which is a blend of the two. 2. a blend of the two. 3. middle ground, middle of the road; middle way, middle path. - paralık etmek /ı/ to ruin (someone´s) reputation, discredit (someone) thoroughly. - paralık olmak (for someone´s reputation) to be ruined, (for someone) to be thoroughly discredited. - rahmetten biri. colloq. If he can´t get well I hope death will put an end to his sufferings. - satır konuşmak/dertleşmek to have a brief chat. - seksen uzanmak slang 1. to be tickled pink. 2. to be flattened (by a fisticuff). 3. to loll. - sözü/lafı/lakırdıyı bir araya getirememek to be unable to express ones

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > iki

  • 5 ara

    1. subst Abstand m; Zwischenraum m; Pause f; fig Kluft f; (menschliche) Beziehungen f/pl; Zwischen-, Inter-;
    ara hattı Demarkationslinie f;
    ara kapı Durchgang m;
    ara kararı JUR Zwischenentscheid m;
    ara mal Zwischenprodukt n;
    ara renk Nuance f; Schattierung f;
    ara seçim POL Nachwahl f;
    ara vermek Arbeit (zeitweilig) unterbrechen (-e A), eine (kleine) Pause machen;
    arada bir zuweilen, hin und wieder;
    arada kalmak das Nachsehen haben, leer ausgehen; in eine Affäre verwickelt sein;
    arada kaynamak unbeachtet bleiben; sich in der Menge verlieren;
    iki arada bir derede (kalmak) zwischen allen Stühlen (stehen); im Ungewissen (sein);
    ara(da) sıra(da) von Zeit zu Zeit;
    aradan üç yıl geçti es sind drei Jahre her;
    aradan çıkarmak hinter sich bringen;
    aradan çıkmak sich zurückziehen; erledigt werden;
    -in aralarına karışmak geraten zwischen (A); sich gesellen zu;
    kendi aralarında sie unter sich;
    -in aralarını açmak ( oder bozmak) (sie miteinander) entzweien;
    -in aralarını bulmak v/t versöhnen;
    aramız (ara nız, araları) unsere (eure, ihre) Beziehungen;
    aramız açık (oder bozuk) unser Verhältnis ist kühl;
    aramız açıldı die Entfernung zwischen uns ist größer geworden; fig wir haben uns überworfen;
    aramız düzeldi wir haben uns versöhnt;
    -le arası hoş olmamak auf dem Kriegsfuß stehen mit;
    A ile B’nin arasını açmak einen Keil zwischen A und B schieben;
    A ile B’nin arasını bulmak zwischen A und B vermitteln;
    araya oder aralarına girmek vermitteln (bei Streit); sich einmischen; dazwischenkommen;
    araya gitmek fam Person dabei draufgehen; Sache flöten gehen;
    -i araya koymak jemanden zum Vermittler machen; jemanden als Werkzeug benutzen
    2. Ortssubstantiv: masayla dolabın arasına zwischen den Tisch und den Schrank (stellen usw);
    masayla dolabın arasında zwischen dem Tisch und dem Schrank (stehen usw);
    masayla dolabın arasından zwischen dem Tisch und dem Schrank hervor/hindurch (kommen usw);
    aranızda doktor var mı? ist unter Ihnen ein Arzt?;
    iş arasında während der Arbeit

    Türkçe-Almanca sözlük > ara

  • 6 straddle

    n. bacaklarını açarak durma, ata biner gibi oturma, bacakları ayırma, çift opsiyon işlemi
    ————————
    v. ata biner gibi oturmak, bacaklarını ayırarak yürümek, bacaklarını açarak durmak, iki tarafı da idare etmek, apışıp kalmak, iki arada bir derede kalmak, eline bakmadan potu iki katına çıkarmak (poker)

    English-Turkish dictionary > straddle

  • 7 straddle

    n. bacaklarını açarak durma, ata biner gibi oturma, bacakları ayırma, çift opsiyon işlemi
    ————————
    v. ata biner gibi oturmak, bacaklarını ayırarak yürümek, bacaklarını açarak durmak, iki tarafı da idare etmek, apışıp kalmak, iki arada bir derede kalmak, eline bakmadan potu iki katına çıkarmak (poker)

    English-Turkish dictionary > straddle

  • 8 seesaw between two opinions

    v. kararsız kalmak, iki arada bir derede kalmak

    English-Turkish dictionary > seesaw between two opinions

  • 9 seesaw between two opinions

    v. kararsız kalmak, iki arada bir derede kalmak

    English-Turkish dictionary > seesaw between two opinions

См. также в других словарях:

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»